3 Nisan 2017 Pazartesi

Enrico Fermi (1901 - 1954)



Enrico Fermi (1901 - 1954) 

Enrico Fermi, 29 Eylül 1901 Roma'da doğdu, 29 Kasım 1954 Chicago'da öldü, İtalyan fizikçi. 1938 Nobel Fizik Ödülü sahibi. 

Babası polis şefi Alberto Fermidir. İlk olarak dilbilgisi okuluna kaydoldu.Onun ilk matematik ve fiziğe olan yeteneğini keşfeden ve destekleyen babasının arkadaşlarından A. Amidei olmuştur. 

1918'de Pisa Üniversitesinin bursunu kazandı. Pisa Universite'sinde 4 yıl kaldıktan sonra 1922'de profesör Puccianti'den doktorasını aldı. 
Bir yıl sonra 1923'de Italyan hükümetinden burs kazandı. Ve Göttingen'de professör Max Born'la birkaç ay birlikte çalıştı. Rockefeller bursuyla 1924'de Leyden'e Paul Ehrenfest'le birlikte çalışmaya gitti. Aynı yıl Floransa üniversitesinde matematiksel fizik dersleri vermek için Italya'ya gitti. 

1926'da Fermi günümüzde Fermi istatistiği olarak bilinen Pauli parçaçıklarının istatistiğini keşfetti. Bose-Einstein istatistiğine göre hareket eden bozanların tersine, bu parcacıklar fermion olarak bilinir. 1927'de Fermi, Roma üniversite'sinde teorik fizik profesörü oldu. Bu görevini 1938'de Mussolini'nin faşist diktatörlüğünden kaçıp Amerika'ya göç edinceye kadar sürdürdü (Nobel ödülünü aldıktan hemen sonra). 

Roma'daki ilk yıllarında kendini elektromanyetik problemlerin çözümüne ve bazı spectroskopik olayların teorik olarak açıklamasına verdi. Fakat asıl ilerlemesini çalışmalarını elektron ve atom çekirdeği üzerine yaptığı zaman gerçekleştirdi. 1934'de Beta bozonu Teorisini geliştirerek Pauli'nin radyasyon teorisi ile birleştirdi. Curie ve Joliot' un yapay radyasyonu keşfinden sonra nötron bombardımanına tutulan aşağı yukarı her elementin nükleer dönüşüme tabi olduğunu keşfetti. Bu araştırma, yavaş nötronların ve nükleer füzyon'un keşfine, ayrıca o zamana kadar periyodik tabloda bilinen elementlerden farklı elementlerin bulunmasına yol açtı. 

1938'de Fermi tartışmasız nötronlar konusunda en iyiydi. Bu çalışmalarına Amerika'da da devam etti. Amerika'ya varışından hemen sonra Columbia Üniversite'sine fizik profesörü olarak atandı. Hahn ve Strassmann'nin 1939'un başlarında füzyon'u keşfinden sonra ikincil nötronların yayılma ve zincirleme reaksiyon olasılığını hesapladı. Bu çalışmalarına büyük bir istekle devam etti ve birçok deneyden sonra kontrol altındaki ilk zincirleme reaksiyonu gerçekleştirdi. Bundan sonra atom bombası yapımındaki sorunların aşılmasında önemli rol oynadı, Manhattan Projesi liderlerinden biriydi. 

1944'de Fermi Amerikan vatandaşı oldu. II. Dünya Savaşından sonra 1954'de ölümüne kadar sürecek olan nükleer çalışmaları için Chicago Üniversite'sinden profesörlük teklifini kabul etti. Burada yoğunluğunu yüksek enerji fiziğine verdi ve pion-nucleon etkileşimi çalışmalarına öncülük etti. Yaşamının son yıllarında Fermi kozmik ışınların kaynağını araştırmakla geçirdi. Sonunda kozmik ışınların çok büyük enerji kaynakları olduğunu gösteren bir teori geliştirdi. 

Söz konusu tertip nötronları, termik hızlarla yavaşlatan grafit blokları ile bir araya getirilmiş uranyum içerecek şekilde Chicago Üniversitesinin bahçesinde kurulmuştur. Nötronları soğurmak ve böylece reaksiyonun hızını kontrol etmek amacıyla, atom piline kadmiyum çubuklar yerleştirildi. Kadmiyum çubuklar yavaş yavaş çekildi ve kendi kendine devam eden zincir reaksiyon gözlendi. Ferminin bu başarısı, dünyada ilk nükleer reaktörün imali ve atom çağının başlangıcı olmuştur. Fermi 53 yaşında iken kanserden öldü. Bir yıl sonra yüzüncü element keşfedildi ve kendisinin onuruna bu element fermiyum olarak adlandırıldı. 

Ona Nobel ödülü yavaş nötronların yarattığı radyasyon ve nükleer enerji alanındaki çalışmalarından dolayı verildi. Fermi Laura Capon ile 1928'de evlendi. Giulio adında bir oğlu Nella adında bir kızı vardır. Boş zamanlarında yürümeyi, tırmanmayı ve kış sporlarını severdi. 29 kasım 1954'de Chicago'da öldü. 

Yayımları 
Fermi'nin teorik ve deneysel fiziği konu alan bir çok yayımı vardır. Bunlardan bazıları, elektronik gazların istatistiğinin hesabı ve Paul'i parçacıklarından oluşan gazları konu alan "Sulla quantizzazione del gas perfetto monoatomico", Rend. Accad. Naz. Lincei, 1935, Atomun istatistiksel modelini (Thomas-Fermi atom modeli) ve atomik özelliklerin hesaplanmasında yeni bir yaklaşımı (semiquantitative method) inceleyen Quantentheorie und Chemie, Leipzig, 1928, Über die magnetischen Momente der Atomkerne, Z. Phys., 1930, Tentativo di una teoria dei raggi ß, Ricerca Scientifica, 1933 sayılabilir.

El Kindi, El Kindi Hayatı, El Kindi Kimdir? (801- 866)


El Kindi, El Kindi Hayatı, El Kindi Kimdir? (801- 866)

    Ebu Yusuf Yakup İshak El-Kindi MS.801 civarında Küfe'de doğdu. Babası Harun el-Reşit'in bir memuru idi. El-Kindi; el-Memun, el-Mutasım ve el-Mütevekkil'in bir çağdaşı idi ve büyük ölçüde Bağdat'ta yetişti. Mütevekkil tarafından resmi olarak bir hattat olarak görevlendirildi. Onun felsefi görüşlerinden dolayı, Mütevekkil ona sinirlendi ve bütün kitaplarına el koydu. Ancak, bunlar sonradan iade edildi. El-Mutamid'in hükümdarlığı esnasında 866'te öldü. 

   El-Kindi, bir filozof, matematikçi, fizikçi, astronom, hekim, coğrafyacı ve hatta müzikte bir uzman idi. Onun bu alanların tamamına özgün katkılar yapmış olması şaşırtıcıdır. Eserlerinden dolayı, Arapların Filozofu olarak bilinir. 
Matematikte, sayı sistemi üzerine dört kitap yazmıştır ve modern aritmetiğin büyük bir bölümünün kuruluşunu hazırlamıştır. Arap sayılar sisteminin büyük ölçüde el-Harizmi tarafından geliştirilmiş olduğundan şüphe yoktur, ancak El-Kindi de bu konu üzerine zengin katkılarda bulunmuştur. Aynı zamanda, astronomi ile ilgili çalışmalarında yardım etmesi için küresel geometriye de katkıda bulunmuştur. 

   Kimyada, baz metallerin değerli metallere dönüştürülebileceği fikrine karşı gelmiştir. Hüküm süren simya ile ilgili görüşlerin aksine, kimyasal reaksiyonların elementlerin transformasyonunu meydana getiremeyeceğinde ısrarlı olmuştu. Fizikte, geometrik optiğe zengin katkılarda bulunmuş ve bunun üzerine bir kitap yazmıştır. Bu kitap daha sonra Roger Bacon gibi ünlü bilim adamlarına rehberlik ve ilham sağlamıştır. 

   Tıpta, başlıca katkısı, sistematik olarak o zaman bilinen tüm ilaçlara uygulanabilecek dozları belirleyen ilk kişi olması gerçeğini kapsamaktaydı. Bu, hekimler arasında reçete yazmada zorluklara neden olan dozaj üzerine hüküm süren çelişkili görüşleri çözmüştür. 

   Onun zamanında müziğin bilimsel yönlerine ilişkin çok az şey bilinmektedir. Armoni üretmek için bir araya getirilen çeşitli notaların her birinin belirli bir perdeye sahip olduğuna dikkat çekmiştir. Bu yüzden, perdesi çok düşük veya çok yüksek olan notalar hoş değildir. Armoninin derecesi notaların frekansına bağlıdır, vb. Aynı zamanda bir ses çıkarıldığında, bunun havada kulak zarına çarpan dalgalar oluşturduğu gerçeğini ileri sürmüştür. Eseri perdenin belirlenmesi üzerine bir terkim usulünü içermekteydi. 

O, üretken bir yazardı: onun tarafından yazılan kitapların toplam sayısı 241 idi. Göze çarpanları, aşağıdaki gibi bölünmüştü: Astronomi 16, Aritmetik 11, Geometri 32, Tıp 22, Fizik 12, Felsefe 22, Mantık 9, Psikoloji 5, ve Müzik 7. 

     Buna ilaveten, onun tarafından yazılmış çeşitli biyografiler, gelgitler, astronomi ile ilgili cihazlar, kayalar, değerli taşlar vb. ile ilgilidir. Aynı zamanda, Yunanca eserleri Arapça'ya çeviren ilk tercümanlardan biriydi, fakat bu gerçek onun sayısız özgün eserleri tarafından büyük ölçüde gölgelenmişti. Kitaplarının çoğunun artık mevcut olmaması büyük bir talihsizliktir, fakat mevcut olanlar onun oldukça yüksek alimlik standardını ve katkılarını ortaya koymaktadır. Latince'de Alkindus olarak bilinir ve çok sayıdaki kitabı Cremonalı Gherard tarafından Latince'ye çevrilmiştir. Orta çağ boyunca Latince'ye çevrilen kitapları Risale der Tanzim, İhtiyarat'ül-Ayyam, İlahiyat-e-Aristu, el-Mosika, Met-o-Cezr, ve Edviyeh Murakkaba idi. El-Kindi'nin bilim ve felsefenin gelişimine etkisi, dönemdeki bilimlerin uyanışında önemlidir. Orta Çağda, Cardano onu en büyük on iki dahiden biri olarak düşünmekteydi. Eserleri, gerçekten, yüzyıllar boyunca, başta fizik, matematik, tıp ve müzik olmak üzere çeşitli konuların ilerideki gelişimine öndelik etmiştir.   

Ek Bilgiler
     Kindi veya tam adıyla Ebū-Yūsuf Ya’kūb ibn Ishāk el-Kindī. (801?-866?). Ortaçağ Avrupası'nda "Alchindus" adıyla tanınan, ilk İslam filozofudur. Felsefesinde, Platon, Aristoteles ve Plotinus'un görüşlerinin bir sentezini yapmıştır. Felsefenin yönteminin kanıtlama, kanıtlamanın hedefinin maddeye biçim kazandıran özleri bilmek, felsefenin amacının ise Tanrı'ya erişmek olduğunu öne süren El-Kindi'ye göre, felsefi bilginin ilk basamağı akıl yürütmedir. İnsanın akıl yürütme yoluyla adım adım basitten bileşiğe ve en yetkin olana doğru yükseldiğini öne süren filozof, varlığa akılcı bir açıdan yaklaştığı için, Tanrı'nın özüne ait sıfatları inkar etmiştir. Tanrı'nın sıfatlarının ancak olumsuz bir biçimde bilinebileceğini savunan El-Kindi'ye göre, Tanrı mutlak Bir'dir. Mutlak varlık olması nedeniyle, Mutlak Bir'in şekli, niteliği, niceliği, maddesi yoktur ve O göreli bir varlık değildir.

Hayatı
Soylu bir ailenin çocuğu olarak Kûfe'de doğdu. Dedesi Eş'as, Güney Arabistan'ın en büyük kabilelerinden biri olan Kinde'nin hükümdarıydı. Müslüman olduktan sonra kabilesinin ileri gelenleriyle Kûfe'ye yerleşmişti. Babası İshak b. es-Sabbah yıllarca Kûfe valiliği yaptı.

Küçük yaşta babasını yitirdi. Çocukluk ve ilk gençlik yılları Kûfe ve Basra'da geçen Kindî, geleneksel temel eğitimden sonra dil ve edebiyat alanında eğitim gördü. Halife Me'mun'un 830'da kurduğu Beytü'l-hikme'deki bilginler topluluğu arasında yer aldı. Mutezili devlet yöneticilerinden destek gören Kindi Ehl-i Sünnet yanlısı Mütevekkil-Alellah'ın iktidarında saraydan uzak kaldı.

Kindi felesfeden tıbba, matematikten astronomiye, ilahiyattan siyasete, psikolojiden diyalektiğe, astrolojiden kehanete ve optikten kimyaya kadar yirmi ayrı dalda eser vererek sayıları 277'yi bulan bir külliyat oluşturmuştur.

Akla büyük bir yer veren Meşşai felsefe akımını ilk başlatan kişi de olan Kindi'nin 17 eseri Latince'ye, 4'ü İbraniceye tercüme edilmiştir.Ayrıca izafiyet teorisini bulan ilk kişidir.
El Kindi'nin Eserleri
- Risale fil Akl 
- Risale fi Mahiyyetin Nevmi ver Rüya. 
- Risale fil Cevahiril Hamse. 
- Risale fil illetis Selci vel Berdi vel Berki ves Savaiki ver Radi vez Zemherir. 
- Risale fiş Şuaat. 
- Risale fi İhtiyaratil Eyyam. 
- De İntellecto Secondum Aristoteles et Platonem. 
- Risale fi İhtilafil Manazır. 
- Fi Marifeti Kuval Edviyetil Murekkebe.
KAYNAK: Mahmut Kaya: Felsefe Metinleri, İstanbul:Klasik Yayınları, 2005.

1 Nisan 2017 Cumartesi

Cizreli Eb-Ül-İz Cezeri, Cezeri Kimdir?




Cizreli Eb-Ül-İz Cezeri, Cezeri Kimdir?  (1136 - 1206)

Bu bilim adamı çağımızdan yüzlerce yıl önce keskin zekası ile elektrik kullanmadan sadece su ve mekanik parçalarla çalışan makineler yapmış ve günlük hayata geçirmişti. Adı Cizreli Eb-ül-İz olan bu mucit bundan 800 küsur yıl önce 1100–1200 yıllarında yaşadı. Dolayısıyla Eb-Ül-İz bütün icatlarını Leonardo’dan tam 150 yıl önce yapmış ve kitaplaştırmış.

Selçuk Türkleri zamanından bahsediyoruz. Bu inanılmaz öykünün tek kanıtı yüzyıllara dayanmış ve müthiş icatların resimleriyle dolu orijinal kitabın el yazması kopyaları. Her zamanki gibi biz kendi bilim adamımızı tanımazken yurtdışında bilimsel kürsülerde ve tüm bilgisayar / sibernetik kitaplarında su mekaniği referanslarda yer alıyor. Tarih bize neler söylüyor? Artukoğulları Güneydoğu Anadolu'yu fethederler. Şimdiki Mardin , Cizre’de buluşlar yapan Abdülaziz İsmail bin Razzaz başkent Diyarbakır’a çağrılır. Yirmi beş yıl boyunca üretir ve üretir. Hükümdarların büyük takdirini toplar ve hükümdar (Eb’ül Feth Mahmut İbn-i Mahmet İbn-i Karaaslan . Ne uzun isim değil mi?-) tarafından bu kitabı yazmakla görevlendirilir. Verimli hayatının büyük başarılarına karşın son derece alçakgönüllü bir üslubu olan Eb-ül-iz 1183 yılında başlayıp 25 yıl süren icatlar katalogunu o zamanlar resmi dil olan Arapça ile yazar.

Cezeri, bilim ve teknoloji tarihinde yaptığı olağanüstü buluşlarla ve otomatlarla tanınmaktadır. Bu konuda yazmış olduğu Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar adlı eseri bu alanda yazılmış en ünlü ve en mükemmel kitaptır. Bu kitabın giriş bölümünde kitabı kaleme alış nedenini şöyle anlatır: "Bir gün Sultanın huzurundaydım ve yapmamı emrettiği şeyi getirmiştim... Ne düşündüğümü anladı… Bana şöyle dedi, 'eşsiz araçlar yapmış, onları gücünle işler duruma getirmişsin. Seni yoran ve kusursuz biçimde inşa ettiğin bu şeyler kaybolup gitmesin. Benim için icat ettiğin bu araçları bir araya toplayan ve her birinden ve resimlerinden seçmeleri kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum. Onun önerilerini kabul ettim… Gerekli çalışmayı yapmak üzere gücümü topladım ve bu kitabı kaleme aldım."

Cezeri, kitabında 50 aracın ayrıntılı tasarımını verir. Bu araçların 6'sı su saati, 4'ü mumlu saat, 6'sı ibrik, 7'si eğlence amaçlı kullanılan çeşitli otomatlar, 3'ü abdest almak için kullanılan otomat, 4'si kan alma teknesi, 6'sı fıskiye, 4'ü kendinden ses çıkaran araç, 5'i suyu yukarı çıkartan araç, 2'si kilit, 1'i açıölçer, 1'i kayık su saati ve Amid kentinin kapısıdır.

Bu araçlar hava, boşluk ve denge prensipleri ile çalışıyordu. Hava ve atmosferin özellikleri çok eskiden beri insanların ilgisini çekmiş ve yapılan çalışmalar sonucunda ulaşılan kuramsal bilgiler sayesinde olağanüstü araçlar üretilmiştir. Mekanik araçların inşasında hava ve boşluk kadar, denge de temel prensipler¬den birini oluşturmuştur. Bu prensipler M.Ö. 3. yüzyıldan beri bilinmekteydi. Yunan Dünyası’nda hava, boşluk ve denge prensipleri üzerine Ctesibios (M.Ö. 3. yüzyıl), Philon (M.Ö. 2. yüzyıl) ve Heron (M.Ö. 1. yüzyıl) tarafından çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar sonucunda da çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Bunların arasında Archimedes (M.Ö. 287–212)’i de saymak gerekir. Ancak Cezeri sayesinde hava, boşluk ve denge konusuna ilişkin kuramsal ve pratik bilgiler doruk noktasına ulaşmıştır. O bu araçları geliştirmekle kalmadı, bu araçlarda kullanılan özel parçaları da çok daha dakik ve hassas hâle getirdi. Örneğin; bu tip araçlarda kullanılmak üzere çok hassas kefeler hazırladı. Cezeri'nin yaptığı kefe, ortası geniş, kenarlarına doğru darlaşan, bir yarım kayık kap şeklindeydi. Alt kenarı yakınına açılmış iki delikten bir mil geçiyor ve kefe bu milin üzerinde hareket ediyordu. Kefenin arkası, su ile doldurulduğunda dengede kalacak biçimde ağırlaştırılmıştı. Eğer kaba kapasitesinden bir damla daha fazla su ilave edilirse ucu öne doğru eğiliyor ve boşaldıktan sonra denge konumuna geliyordu. Bu derece hassas kefeleri ilk defa Cezeri yapmıştır.

Cezeri’nin yaptığı araçlar arasında, Fil Su Saati, Tavus Kuşlu İbrik, Mumlu Saatler, Abdest Almak İçin Otomatlar, Fıskiyeler, Suyu Yukarı çıkaran araçlar bulunmaktadır.

Kaynak: Cezeri, el-Câmi beyne’l-İlm ve’l-Amel en-Nâfi Fî Sınaâti’l-Hiyel, (Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar) Çeviri, İnceleme ve Teknik Açıklamalar: Sevim Tekeli, Melek Dosay ve Yavuz Unat, Türk Tarih Kurumu, 2002.

David Hilbert (1862 - 1943)

David Hilbert (1862 - 1943)

 Bir Alman matematikçisi olan David Hilbert, 1862 yılında Königsberg'de doğdu. 1895 ile 1929 yılları arasında Göttingen Üniversitesinde profesörlük yaptı. Yirminci yüzyılın başlarında, Alman matematik okulunun önderi sayılır. 1897 yılında cisim kavramını ve cebirsel sayılar cisminin kuramını kurdu. 1890 yıllarındaki ilk çalışmaları sırasında, cebirsel geometri ve modern cebirde önemli bir rol oynayan çokterimli idealleri kuramının temellerini atarak, invaryantlar kuramının temel kanunlarını ortaya koymayı başardı.

1899 yılında, geometrinin temelleri üstüne araştırmalarının bit sentezi olan "Geometrinin Temelleri" adlı eserini yayınladı. Bu, matematiğin çeşitli bölümlerinde aksiyomlaştırma amacına yönelen birçok verimli çalışmaya yol açtı. Somut görüntülere başvurmaktan kaçınan Hilbert, noktalar, doğrular ve düzlemler diye adlandırdığı "Üç nesne sistemini" matematiğe soktu.

Ne oldukları kesin olarak gösterilmeyen bu nesneler, beş grupta toplanmış yirmi bir aksiyomla açıklanan bazı ilişkiler ortaya koyar. Ait olma, sıra, eşitlik veya denklik, paralellik ve süreklilik aksiyomu bunlardandır. Bundan sonra, aksiyomlardan birinin veya öbürünün doğrulanmadığı geometriler kurdu. Temel terimleri kendilerine aksiyomlarla yüklenen özelliklerden başka özelikleri bulunmayan mantıksal varlıklar olarak ele aldı.

Klasik matematiği savunmak ve ondaki apaçıklığı göstermek için Brouwer ile giriştiği tartışmalar, matematikte geniş biçimli incelemelere yol açtı. 1943 yılında Göttingen'de öldü.

Daniel Gabriel Fahrenheit (1686 - 1736)


    Daniel Gabriel Fahrenheit ya da Gabriel Daniel Fahrenheit, 24 Mayıs 1686 Danzig'da doğdu, 16 Eylül 1736 Lahey'de öldü; Alman fizikçi.

     Hollanda ve İngiltere gezilerinde deneysel fizik ve meteoroloji alanlarında kullanılan kimi araçların yapımını öğrendi. 1710 da yaptığı termometre başlangıç noktası olarak soğuk bir karışımın sıcaklığını bitiş noktası olarak da ağız boşluğunun sıcaklığını ilke saydı. Daha sonra bu termometreyle ölçtüğü suyun donma sıcaklığını 32, kaynama sıcaklığını da 212 derece olarak saptayarak kısaca °F simgesiyle gösterilen Fahrenheit derecesi ölçeğini ortaya koydu. 1720 termometresini daha da geliştirerek ispirto yerine ilk kez civayı kullandı. İngiltere'de, Royal Society üyeliğine seçildi. Maddenin kaynama noktasının hava basıncıyla değiştiğini gösterdi. 1721'de suyun aşırı soğuma özelliğini 1724'te de içine tuz karıştırılan suyun donma ve kaynama sıcaklıklarının değiştiğini ortaya koydu. Günümüzde İngiltere ve ABD'de sıcaklık ölçü birimi olarak kullanılmakta olan Fahrenheit derecesi ile Celsius derecesi arasında
TFahrenheit = 1,8 · TCelsius + 32 şeklinde bir bağıntı vardır.

 Fahrenhayt nedir?
Erimekte olan buzun sıcaklığını 32 °C, kaynar suyun buhar sıcaklığını 212 °C'de gösterebilecek biçimde derecelenmiş bulunan bir tür termometre.          

Da Vinci Hayatı, Da Vinci Kimdir? Leonardo da Vinci Hayatı ve Eserleri (1452-1519)


Da Vinci Hayatı, Da Vinci Kimdir? Leonardo da Vinci Hayatı ve Eserleri (1452-1519)
      Leonardo, genç bir noter olan Ser Piero da Vinci'nin ve muhtemelen bir çiftçi kızı olan Caterina'nın evlilik dışı çocuğu olarak İtalya'da, Floransa kentine bağlı Vinci kasabası yakınlarındaki Anchiano'da dünyaya geldi.

       Leonardo Avrupa'daki modern isimlendirme kurallarının oluşmasından önce dünyaya gelmişti; bu yüzden tam ismi, "Vincili Piero'nun oğlu Leonardo" manasına gelen "Leonardo di Ser Piero da Vinci"dir. Leonardo eserlerini ya "Leonardo" ya da "Io, Leonardo (Ben, Leonardo)" olarak imzalamıştır.

      Her ne kadar somut kanıtlar bulunmasa da, Leonardo’nun annesi Caterina'nın Piero'ya ait olan Ortadoğulu bir köle olduğu tahmin ediliyor. Leonardo’nun doğduğu yıl, babası Albiera adındaki ilk eşi ile evlendi, Caterina ile ise hiç bir zaman evlenmedi.

Leonardo’ya bebekliğinde annesi baktı, ancak bir kaç yıl sonra annesi başka biriyle evlendirilerek komşu kasabaya yerleşince Leonardo, babasının da nadiren uğradığı büyükbabasının evinde yaşamaya başladı, arada sırada Floransa’ya babasının evine giderdi. Babasının ilk eşinden çocuğu olmadığı için aileye kabul edilebilmişti ama hiç bir zaman meşru bir çocuk olarak görülmedi ve amcası Francesco dışında ailesindeki kimseden sevgi görmedi.

14 yaşına kadar Vinci’de yaşayan Leonardo, büyükanne ve büyükbabasının ardı ardına ölmesi üzerine 1466’da babası ile birlikte Floransa’ya gitti. Evlilik dışı çocukların üniversiteye gitmesi yasak olduğundan üniversite öğrenimi görme şansı yoktu. Küçük yaştan itibaren çok güzel çizimler yapan Leonardo’nun resimlerini babası, dönemin ünlü ressam ve heykeltraşı Andrea del Verrocchio'ya gösterince, Verrochio kendisini çırak olarak yanına aldı. Leonardo onun yanında Lorenzo di Credi ve Pietro Perugino gibi ünlü sanatçılarla çalışma fırsatı buldu. Atölyede sadece resim yapmayı değil, lir çalmayı da öğrendi. Büyük ihtimalle eşcinsellikle de bu atölyede tanıştı. 1476’da oğlancılıkla suçlandığında yargılandı ve suçsuz bulundu. İdam korkusu ve utançla tanıştı.

Floransa’yı 1482’de terkederek Milano Dükü Sforza’nın hizmetine girdi. Dükün hizmetine girebilmek için köprüler, silahlar, gemiler, bronz,mermer ve kilden heykeller yapabileceğini anlattığı ancak göndermediği mektup bütün zamanların en olağanüstü iş başvurusu sayılır.

Leonardo, 1499’da şehir Fransızlar tarafından alınıncaya kadar 17 yıl boyunca Milano Dükü için çalıştı. Dük için sadece resim ve heykeller yapmak, festivaller organize etmekle uğraşmadı; aynı zamanda binalar, makineler ve silahlar geliştirdi. 1485 - 1490 yıllarında doğa, mekanik, geometri, uçan makineler, kiliseden kale ve kanal yapımına kadar her türlü mimari ile ilgilendi; anatomi çalışmaları yaptı; öğrenciler yetiştirdi. İlgi alanı o kadar genişti ki başladığı çoğu işi bitiremiyordu. 1490 - 1495 yıllarında çalışmalarını ve çizimlerini deftere kaydetme alışkanlığı geliştirdi. Bu çizimler ve defter sayfaları, müzeler ve kişisel koleksiyonlarda toplanmıştır. Bu koleksiyonculardan birisi de Leonardo’nun hidrolik alanındaki çalışmalarının el yazmalarını toplayan Bill Gates’dir.
1499’da Milano şehrinin Fransızlarca alınmasından sonra şehri terk eden ve yeni bir koruyucu aramaya başlayan Leonardo, 16 yıl boyunca İtalya’da seyahat etti. Pek çok kişi için çalıştı, çoğu eserini yarım bıraktı.

İnsanlık tarihinin en iyi resimlerinden birisi kabul edilen Mona Lisa için 1503’te çalışmaya başladığı söylenir. Bu resmi tamamladıktan sonra hiç yanından ayırmamış, tüm seyahatlerinde yanında taşımıştı. 1504’te babasının ölüm haberi üzerine Floransa’ya döndü. Miras hakkı için kardeşleri ile mücadele verdi ancak çabası sonuçsuz kaldı. Ancak çok sevdiği amcası tüm varlığını ona bıraktı.
1506 yılında Leonardo, bir Lombardiya aristokratının 15 yaşındaki oğlu olan Kont Francesco Melzi'yle tanıştı. Melzi, hayatının geri kalanında onun en iyi öğrencisi ve en yakını oldu. 1490’da 10 yaşında iken korumasına aldığı ve Salai adını verdiği genç de 30 yıl boyunca onunla beraber olmuş, ancak öğrencisi olarak bilinen bu genç hiç bir sanatsal ürün üretmemişti. Leonardo, sevgilisi oldukları da sık sık iddia edilen bu iki dostla İtalya’yı birlikte dolaşmıştı.

1513 - 1516 arasında Roma’da yaşadı ve Papa için geliştirilen çeşitli projelerde yer aldı. Anatomi ve fizyoloji alanında çalışmaya devam etti ancak Papa, kadavralar üzerinde çalışmasını yasakladı.
1516’da koruyucusu Giuliano de' Medici’nin ölümü üzerine Kral 1. Francis’den Fransa’nın baş ressam, mühendis ve mimarı olmak üzere davet aldı. Paris’in güneybatısında, Amboise yakınlarındaki Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında kendisi için hazırlanan konağa yerleşti. Ona büyük hayranlık duyan kral, kendisini sık sık ziyaret gelir ve sohbet ederdi.

Sağ koluna felç inen Leonardo da Vinci, resimden çok bilimsel çalışmalara ağırlık verdi. Kendisine dostu Melzi yardımcı olmaktaydı. Salai ise Fransa’ya geldikten sonra onu terketmişti.
Leonardo 2 Mayıs 1519’da Amboise’daki evinde 67 yaşında öldü. Kralın kollarında can verdiği rivayet edilir ancak 1 Mayıs günü kralın bir başka şehirde olduğu ve 1 gün içinde oraya gelemeyeceği bilinmektedir. Vasiyetinde mirasının esas bölümünü Melzi’ye bıraktı. Amboise'daki Saint Florentin Kilisesi’nde toprağa verildi

Buluşlar ve Mühendislik
Uçma konusuna duyduğu müthiş ilgi sebebiyle, Leonardo kuşların uçması hakkında detaylı çalışmalar yaptı ve aralarında 4 kişi tarafından çalıştırılabilen bir helikopter ve hafif bir hang glider da bulunan çok çeşitli uçan makineler tasarladı.
Leonardo'nun tasarladığı zırhlı tankın içi1502 yılında Leonardo da Vinci, Sultan II.Beyazıt için, Haliç'in girişine inşa edilmek üzere 240 metre uzunluğunda bir köprü tasarımı yaptı. Bu köprü inşa edilmedi, ama 2001 yılında Norveç'te Veboørn Sand Da Vinci Projesi kapsamında, bu tasarımı temel alan daha küçük bir köprü yapılarak Leonardo'nun vizyonu hayata geçirildi.
Her ne kadar savaşı insan faaliyetlerinin en kötüsü olarak nitelese de, Leonardo'nun defterlerinde askeri mühendislik alanında da çalışmalar bulunmaktadır; bunların arasında makineli tüfekler, zırhlı tank, bombalar, paraşütler gibi tasarımlar yer almaktadır. Diğer buluşları arasında bir denizaltı, dişliler kullanılarak yapılmış ilk mekanik hesap makinesi, ve yaylı bir mekanizmayla çalışan bir araba da bulunmaktadır. Vatikan'da bulunduğu yıllarda güneş enerjisini kullanmak için, içbükey aynalar yardımıyla suyu ısıtacak bir tasarım yapmıştır. Her ne kadar Leonardo'nun tasarımlarının çoğu yaşadığı dönemde hayata geçirilememiş olsa da, IBM'in desteğiyle birçoğunun modelleri yapılmıştır ve Amboise'deki Château du Clos Lucé'de bulunan Leonardo da Vinci Müzesi'nde sergilenmektedir

Cahit Arf, Cahit Arf Hayatı, Cahit Arf Kimdir? (1910 - 1997)

 

       1910 yılında Selanik’te doğan Cahit Arf, ilkokulu o yıllarda sultani adı verilen liselerin ilk kısmında okumuş, daha beşinci sınıftayken tanıştığı genç bir öğretmen onun matematikle ilgilenmesini sağlamıştır. Lisenin orta kısmına geldiğinde artık okul arkadaşlarının çözemediği matematik sorularını çözen Cahit Arf’ın bu yeteneği ailesi ve hocalarının dikkatini çekmiş ve Paris’teki St. Louis Lisesinde okumak üzere ailesi tarafından Fransa’ya gönderilmiştir. Üç yıllık lise tahsilini iki yılda bitirip Türkiye’ye geri dönen Cahit Arf o sıralarda Türk hükümeti tarafından yüksek öğrenim görmek üzere sınavla Avrupa’ya gönderilecek aday öğrenciler arasına alınmıştır. Bu sınavı kazanan Cahit Arf Fransa’ya geri dönüp birçok bilim adamının yetiştiği okul olan École Normale Supérieure’e kaydolmuştur.


Yükseköğreniminden sonra Türkiye’ye geri dönen Arf, bir süre Galatasaray Lisesinde hocalık yapmış ve sonra doçent adayı olarak İstanbul Üniversitesi Matematik Kürsüsü’ne geçmiştir. 1937 yılında doktorasını yapmak üzere Göttingen Üniversitesi Matematik Bölümü’ne giden Cahit Arf’ın bu üniversitede yaptığı doktora çalışması onun dünya çapında tanınmasına yol açmıştır.
Cahit Arf matematik dehalarının bile çok zor dediği bir konu üzerinde tek başına çalışmış ve bir buçuk yıl içinde konusu “non-commutative Class Field” olan doktorasını tamamlamıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçların bir kısmı literatüre  “Hasse-Arf” teoremi olarak geçmiştir. Doktora tezini 1938 yılında bitiren Cahit Arf bir yıl daha Göttingen’de çalışmalarını sürdürmüş, bu dönemde de dünya literatürüne  “Arf Invaryantı” adıyla geçen, cebirsel ve diferansiyel topolojide büyük önem taşıyan bir çalışmaya imza atmıştır. 
1938’in sonunda Türkiye’ye üniversitesine geri dönen Arf 1943’te profesör, 1955’te ordinaryüs profesör olmuştur. 1962 yılına kadar üniversitede çalışmalarını sürdüren Cahit Arf o yıllarda bir yıllığına misafir profesör olarak Maryland Üniversitesine gitmiş ve ayrıca Mainz Akademisi muhabir üyeliğine seçilmiştir. 1960 yılında Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’ni kurmak üzere görevlendirilen Cahit Arf 1962’de üniversitedeki görevinden ayrılmış ve bir yıl kadar Robert Kolej’de ders vermiştir.
TÜBİTAK’ın kuruluş ve gelişmesinde büyük emekleri olan Cahit Arf 1963-1967 ve 1967-1971 yıllarında TÜBİTAK’ın Bilim Kurulu başkanlığını yapmıştır. Cahit Arf matematiğe yapmış olduğu köklü katkılarından dolayı 1974’te de TÜBİTAK Bilim Ödülü’ne layık görülmüştür.
1964-1966 yıllarında Princeton’da Institute  for Advanced Study’de çalışmalarını sürdüren; daha sonra California Üniversitesinde misafir öğretim üyeliği yapan Cahit Arf 1967’de Türkiye’ye dönüp ODTÜ Matematik Bölümünde çalışmaya başlamış ve  1980 yılında bu üniversiteden emekli olmuştur. 
1980 yılında İTÜ ve Karadeniz Teknik Üniversitesinin, 1981 yılında ODTÜ’nün onur doktoralarını alan, 1993 yılında Türkiye Bilimler Akademisi Şeref Üyeliğine seçilen Cahit Arf 4 Şubat 1994’te de Fransa’da Commandeur des Palmes Académiques Ödülü’ne layık bulunmuştur.
Ülkemizde matematiğin simgesi haline gelen Ord.  Prof. Dr. Cahit Arf 26 Aralık 1997’de vefat etmiştir.

El Biruni (973 - 1048)



El Biruni (973 - 1048)
Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır.
Onuncu ve on birinci yüzyıllarda İslam dünyasında yetişmiş olan büyük fen ve din alimi Biruni'nin, eserlerindeki yüksek fen bilgileri kendisinden sekiz asır sonra yaşamış olan fen alimlerini dahi şaşırtmıştır. Astronomi alanındaki çalışmalarına 995 yılında Güneşin ve gezegenlerin eğimini saptayarak başlamıştır.
    Yaşadığı asra Biruni asrı denmesine neden olan ve yaşadığı dönemden asırlar sonra dahi eserlerinden yararlanılan Biruni yalnızca İslam aleminde değil, tüm dünyada etki uyandırmıştır. Aslen Fars kökenli olan Biruni, Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri neticesinde bu medeniyetin çok geniş sahalara yayılmış olmasından dolayı insanlığın, özellikle ilmi alanda büyük kazançlar elde ettiğini belirtmiştir.
Günümüzde özellikle Batı bilim dünyasında yer çekimi kanununun İngiliz bilim adamı Newton tarafından keşfedildiği kabul edilse de bu konuda ilk defa fikir ortaya atıp incelemelerde bulunan Birunidir. Ayrıca çağımızda henüz sözü edilebilen karaların kuzeye doğru kayma fikrini 9.5 asır önce dile getirmiştir. İçinde bulunduğu çağda Ümit Burnunun varlığından ilk bahseden alim olan Biruni, Kuzey Asya ve Kuzey Avrupadan da detaylı bilgiler vermiş, ayrıca Kristof Kolombdan beş asır önce Amerika kıtasından ve Japonyadan söz etmiştir.
    Kitab-üt- Tefhim fi Evaili Sanaat-it-Tencim, Kitab-ül-Cevahir fi Marifet-il-Cevahir adlı eserinde kıymetli taşlar ve madenlerden bahsetmektedir. Biruni, izafi (rölati, nisbi) yoğunlukları, mahruti alet dediği ve en eski piknometre (yoğunluk ölçme aleti) denilebilecek bir alet vasıtasıyla belirlemiştir.
    Biruni, cebir, geometri ve coğrafya konularında o konuyla ilgili bir ayet zikretmiş, ayette bahsi geçen konunun yorumlarını yapmış, ilimle dini birleştirmiş, ilim öğrenmekteki amacının Allah'ı tanımak ve hakikati bulmak olduğunu dile getirmiştir. Eserleri halen Batı bilim dünyasında kaynak eser olarak kullanılmaktadır.
(Asıl adı Muhammed bin Ahmad el Biruni el-Harezmi idi. Doğumunun 1000. yılında Sovyetler Birliği, Türkiye, Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan, İran ve Libya adına pul bastırdı. UNESCO, kendisi için 25 dilde yayın yapan Courier dergisi tarafından hazırlanan özel sayıda Biruni' yi şu şekilde sunuyordu: " 1000 yıl önce Orta Asya' da yaşayan evrensel bir deha: Biruni. Astronom, tarihçi, botanist, farmakolog, jeolog, ozan, filozof, matematikçi, coğrafyacı ve hümanist."
Biruni, İbn-i Sina ile aynı dönemde yaşamıştır. Güneşin kendisine bakamayınca sudaki aksine bakarak inceleme yaptı.
Dünyanın yarı çapını ölçtü.
Harezm' in Gazneliler tarafından ele geçirilmesiyle Gazneli Mahmut' un himayesine girdi. Gazneli Mahmut Hindistan' ı ele geçirdikten sonra, yanına giderek hazinesinin başına geçti. Hindistan' dayken İbn-i Sina ile mektuplaştı.Burada Hind dili üzerine de eşsiz çalışmalar yaptı.
İlk sezaryen doğumunu günümüzden 1000 yıl önce gerçekleştirdi.
Isının metaller üzerindeki genleşme etkisini; altın, civa, bakır, demir, yakut, akik ve zümrüt gibi pek çok elementin özgül ağırlıklarını keşfetti. Kaynak: Ali Çimen - Tarihi Değiştiren Bilginler)

Bill Gates, Bill Gates Hayatı, Bill Gates Kimdir?


William Henry Gates III, ya da daha çok bilinen adıyla Bill Gates, 28 Ekim 1955 doğumlu ABD'li işadamı. 
Gates, MICROGUZU şirketinin kurucularındandır ve şirketin başkanlığını ve baş yazılım mimarlığını yapmaktadır. Forbes dergisine göre 2006'da Gates dünyanın en zengin kişisiydi. 

Amerikalı girişimci Gates iki kişilik şirketini (Microsoft) başta gelen bir yazılım şirketine dönüştürdü. Gates 20. yüzyılın son döneminde en başarılı şirket patronlarından biri oldu. Seattle/Washington'da avukat bir babayla öğretmen bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Gates, henüz on iki yaşındayken özel bir okulda ilk informatik (bilişim) kurslarına gitti. Okul arkadaşı Paul Allen ile birlikte boş zamanlarını çoğunlukla bilgisayar programları üzerinde çalışarak geçiriyordu. 
  Yakınlarındaki bir şirketin büyük bilgisayarını para ödemeden kullanabilmek için, iki arkadaş kullanıcılar için yazılım hatalarını arayıp buluyorlardı. Bu şekilde bilgisayar konusunda uzmanlaşan öğrenciler, 1972'de ilk şirketlerini (Traf-O-Data) kurdular. Bu şirket bir trafik sayım ve kontrol sistemi için programlar üreterek hemen 20.000 dolarlık satış yaptı. Gates bundan bir yıl sonra TRW adlı silah işletmesinde staj gördü, ardından da babasının önerisi üzerine Harvard Üniversitesi'nde hukuk eğitimi almaya başladı. 
Kişisel bilgisayarlar 70'li yılların ortasında henüz gelişimlerinin ilk aşamasında bulunuyorlardı. MITS şirketinin Altair adını verdikleri en önemli modeli henüz standart bir kullanma programına sahip olmayıp ancak tamamlanmamış bir işletme sistemine sahipti. Gates ve Allen'ın, Altair için 1974'te geliştirdikleri program dili BASIC sayesinde bilgisayar kullanıcıları aletlerini kendileri programlayabiliyorlardı. MITS firması genç araştırmacılardan pazarlama lisansını satın alarak kendilerine sistemi daha da geliştirmeleri için sipariş verdi. Gates bunun üzerine tahsilini bırakarak Allen ile birlikte Albuquerque/New Mexico'da Microsoft adlı şirketi kurdu. 

Microsoft, kendini sebatla mikro bilgisayarlar için yazılımı geliştirmeye adayan ilk işletmelerden biridir. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra General Electric gibi şirketler, devamlı müşterileri arasında bulunmaktaydı. Gates 1977'de, aletlerini BASIC ile donatabilmek amacıyla, Apple, Tandy ve Commodore gibi PC (Personal Computer - Kişisel Bilgisayar) üreticileriyle lisans sözleşmeleri imzaladı. Ayrıca FORTRAN, COBOL ve Pascal gibi program dillerini geliştirmekle, Microsoft'a bir üstünlük ve uluslararası pazar yolunun kendilerine açılmasını (1978'den sonra ilkin Japonya olmak üzere) sağladı. Gates 1979'da yalnızca 13 çalışanıyla yaklaşık 3 milyon dolarlık bir satış gerçekleştirebildi
1980'den sonra PC pazarına girip Gates'i bir PC işletme sistemi geliştirmekle görevlendirince, hızlı yükselişleri sürüp gide geldi. Microsoft'un kısa zamanda tasarladığı MS-DOS (Microsoft Disc Operating System - Diskli İşletme Sistemi) 80'li yıllarda dünya çapında satış rekorları kırdı (120 milyon nüsha). Gates akıllıca bir öngörüyle haklarını mahfuz tutarak diğer donanım üreticilerine de satış yapabildi. Bunu izleyen zamanda giderek daha çok firma IBM ile bağdaşan aygıtları piyasaya sürünce, geliştirdikleri işletme sistemi bütün bilgisayarlar için standart hale geldi. Bu arada 1.000 çalışanı olan şirket, 80'li yılların ortasından sonra Avrupa'da şubeler kurdu. Şirketin başkanlığını yürüten Gates, tutarlı ekip çalışmasına ve katı bir performans ilkesine önem veriyordu. Bütün çalışanların performansları altı ayda bir değerlendirilmekteydi. 
Gates işletme sistemine paralel olarak uygulama programları alanında da son derece başarılı çalışmalar ortaya koyuyordu. Multiplan Çizelge Hesap Programından (1982) sonra, 1983'te ilk kez fareyi (mouse) kullanan WORD adlı metin işleme sistemini başlattı. Özellikle WORD Avrupa'da çok satılırken, ABD'de Lotus 1-2-3 ve WordPerfect adlı rakipleri karşısında, ancak yavaş yavaş başarıya ulaşabildi. 
Microsoft'un yazılım alanındaki kesin başarısı, Apple şirketinin kendilerine verdikleri siparişle gerçekleşti. Macintosh adını verdikleri örnek oluşturacak nitelikteki bilgisayar için çeşitli uygulama sistemleri (örneğin WORD ve Excel) geliştirildi. Gates şirketini 1986'da anonim şirkete çevirdi. Aradan çok geçmeden yalnız kendi payının (% 45) borsa değeri 1 milyar doların üzerindeydi. 
MS-DOS işletme sisteminin grafik bir iyileştirmesi olan WINDOWS'un geliştirilmesi çalışmalarına Gates 1985 yılında başlamıştı. WINDOWS'u piyasaya sürdükten (1987) üç yıl sonra bir pazarlama kampanyasıyla başarılı oldular. Microsoft bu sistemi sürekli olarak daha ileri program elemanlarıyla genişletiyordu. Gates özellikle WINDOWS'u daha basit ve daha kullanışlı bir biçime sokmaya önem veriyordu. Microsoft 1993'te tartışmasız piyasanın lideriydi (yıllık ciro: 36 milyar dolar; borsa değeri: 140 milyar doların üstünde). Gates'in kişisel serveti yaklaşık olarak 50 milyar (2006 Forbes göre) dolar olarak tahmin edilmektedir.



Benjamin Franklin (1706 - 1790)


        Diplomat, bilim adamı, yazar, yayımcı ve basımcı olarak çok değişik alanlardaki önemli katkılarıyla tanınan Franklin’in ABD tarihinde saygın bir yeri vardır. İngiliz kökenli ve 17 çocuklu bir ailenin 10. oğlu olarak Massachusetts’in Boston kentinde doğdu. Yalnızca iki yıl okula gidebildi. Bir süre babasının sabun ve mum imalathanesinde çalıştıktan sonra ağabeylerinden birinin basımevinde çıraklığa başladı.
  
         El yazısını değiştirerek yazdığı birtakım yazıları basılması için gizliğe ağabeyinin oda kapısının altından atıyordu. Ağabeyi bunları kimin yazdığını anladığında aralarında kavga çıktı. Kendine iş aramak zorunda kalan17 yaşındaki Franklin Philadelphia ‘da bir basım evine girdi. İyi bir usta olduğunda Pennsylvania valisi ona kendi basım evini kurma olanağını sağladı. Franklin baskı makinesi ve hurufat almak için İngiltere ye gitti. Ne var ki vali sözünde durmayınca Londra da parasız kaldı. Ama çok geçmeden bir basın evinde iş bularak iki yıla yakın İngiltere de kaldı. Philadelphia ya döndüğünde basın işini sürdürdü. 1729 da sıkıcı ve az sayıda okuyucusu olan bir gazeteyi satın alarak kısa zamanda bunu canlı eğlendirici ve çok satılan bir yayına dönüştürdü. 1732-1757 yılları arasında çalışkanlığı, dürüstlüğü ve sağduyuyu öven özdeyişlerin yer aldığı bir almanak yayımladı. 
Franklin in ilgi alanı çok genişti. Bir kitaplık hastane, gönüllü itfaiye örgütü, kent temizliği ekibi, sigorta şirketi, daha sonra Pennsylvania üniversitesine dönüşen Philadelphia akademisini kurdu. Geliştirdiği odun sobası 200 yıl kullanıldı. Bu arada birkaç yabancı dil ile birkaç müzik aleti çalmayı öğrenmek içinde zaman buldu. Bilime büyük ilgi duyan Franklin fırtınalı bir havada gökyüzünde şimşekler çakarken uçurtma uçurarak yaptığı deneyde şimşeğin aslında bir elektrik akımı olduğunu kanıtladı. Bu deneyden sonra da paratoneri buldu. Pozitif, negatif, elektrik pili gibi, elektrikle ilgili terimleri de ilk kez o kullanmıştır.
         1753 de kuzey Amerika’daki İngiliz kolonilerinin posta müdürü yardımcılığına atandıktan sonra hem etkin hem de karlı bir posta hizmetleri servisi kurdu. 1755 de Fransızlara ve yerlilere karşı kuzeybatı cephesinin savunulmasında önemli bir görev üstlendi. 1757 de Pennsylvania halkı ile Pennsylvania topraklarının en büyük bölümüne sahip Penn ailesi arasındaki çatışmayı çözümlemek için İngiltere ye gönderildi. Bu görevi başarıyla yerine getirdi ve 1762 de Philadelphia ya geri döndü. 2 yıl sonra Amerikan kolonilerinden istenen vergiler konusunda İngiliz bakanlarla görüşmek üzere bir kez daha İngiltere ye gitti. Savaşın kaçınılmaz olduğunu anlayınca kolonilerdeki halka yardım etmek amacıyla Amerika’ya döndü. 1776 da koloniler İngiliz yönetiminden bağımsız yaşamaya karar verdiklerinde, Bağımsızlık Bildirgesinin yazılmasına yardım eden ve imzalayanlardan biri de Franklin di. Sonra ki yıl Fransa dan ekonomik  ve askeri yardım isteyen delegeler arasında bulunan Franklin, Fransızların kolonilerinin müttefiki olmalarını sağladı. Amerikan bağımsızlık savaşının sonunda İngiltere ile barış görüşmelerine katıldı ve barış antlaşmasının hazırlanmasına katkıda bulundu. ABD ‘nin yönetim biçimini belirlemek üzere 1787 de toplanan Philadelphia anayasa kurultayının üyelerinden biriydi.

Behram Kurşunoğlu (1922 - 2003)


Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu Aslen Bayburt'un Merkez ilçesine bağlı Aydıncık köyünde doğmuş olup Trabzon, Çaykaralı olan Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu "Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi" adıyla yeni bir teori ortaya atan ilim adamımızdır. Kurşunoğlu, eğitimini Ankara ve Edinburgh Üniversiteleri’nden sonra Cambridge’de aldı. 2. Dünya Savaşı sırasında öğrencilik yıllarında Nejat Veziroğlu ile tanışan Kurşunoğlu, Prof. Veziroğlu’nun 1962’de Miami Üniversitesi’nin Makine Mühendisliği Bölümü’ne Asosye Profesör olarak atanmasında önemli rol oynamıştır. Dönemin rektörü Dr. Stanford üniversite içinde ve diğer konuşmalarında “Amerika Türk müttefikine Marşal Planı adı altında büyük parasal yardım yapmaktadır, fakat Türkiye Amerika’ya daha büyük yardım yapıyor. Bu da Dr. Kurşunoğlu ve Dr. Veziroğlu gibi beyinlerdir.”demiştir. Dr. Stanford bu iki Türk profesörünün Miami Üniversitesi’nde ve uluslar arası arenadaki başarılarından dolayı soyadına “oğlu” ifadesini ekleyerek “Miami Üniversitesi’nde üç Türk var: Kurşunoğlu, Veziroğlu, Stanfordoğlu” demiştir. 2. Dünya Savaşı yıllarında başlayan ve yıllar içinde giderek Kurşunoğlu ve Veziroğlu’nun dostlukları, Behram Bey’in son yolculuğuna kadar sürmüş ve sonrada eşi ve çocuklarıyla devam etmiştir. 1940’ların sonuna doğru Cambridge’deki doktora çalışması sırasında Albert Einstein ile mektuplaşmaya başlayan Kurşunoğlu, ona bir kahraman gözüyle bakıyordu. 1953 yılında, Cornell Üniversitesi’nde görev aldığı sıralarda Einstein’ı Princeton’daki evinde ziyaret edebilmişti. Kurşunoğlu, bu buluşma sırasında 2 saat süreyle tartıştıkları konuları 2002 yılında Miami Herald gazetesine yazmıştı

      1970’lerin ortasında Global Foundation adlı ikinci bir araştırma merkezi kurmuştur. Emekliye ayrılana kadar Orbis Scientiae toplantılarını bu merkezde yapmıştır. 

      Kurşunoğlu, Teori Merkezi’ndeki çalışmalarının yanı sıra, bilim adamlarının uzun zamandır peşinde koştukları Birleşik Alan Teorisi’ni geliştirmekle uğraşıyordu; bu teori bütün doğa kuvvetlerinin anlaşılmasına yarayacaktı. Kurşunoğlu, daha sonraki yıllarda çekirdek enerjisi konuları ile ilgilenmişti. Dr. Kurşunoğlu çok sayıda kitap yazmıştır. Bunlardan en önemlileri Modern Quantum Theory ve Büyük Bir Fizikçiyi Anımsarken: Paul Adrien Maurice Dirac. 

      Ölümünden yaklaşık bir ay kadar önce Behram Bey hayatını dünyadaki tüm bilim adamlarına kalıcı bir eser bırakmak kaygısı ile İngilizce olarak yazdığı kitabı yayına hazır hale getirmiş, fakat ani ölümünden dolayı bu kitap henüz yayınlanmamıştır. Umuyoruz ki bu değerli eser, sevenleri tarafından bilim dünyasına kazandırılır. Prof. Kurşunoğlu’nun eşi Sevda, kızları Dr. Sevil Kurşunoğlu ve Ayda Weiss ile oğlu Dr. İsmet Kurşunoğlu ABD’de yaşamaktadırlar. 

      Miami Üniversitesi’nin prestijli Teorik Fizik Araştırma Merkezi’ni kurmuş olan Behram N. Kurşunoğlu, 1965 yılında emekliye ayıldığı Carl Gables’deki merkezde 1992 yılına kadar doktora sonrası çalışmalar düzenleyerek bilim adamları eğitmiş ve fikir alışverişinde bulunmak üzere dönem dönem merkeze gelen bilimcilere bir forum oluşturmuştur. Merkezin yürütülmesine ardım etmiş olan emekli fizik profesörü Dr. Arnodl Perlmutter’in ifadesine göre merkeze çalışmaya gelen bilim adamlarının 35’i Nobel ödülü almıştı. 

Behram Kurşunoğlu, Ankara Üniversitesi’ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, İngiltere’ye yerleşmiş ve eğitimine burada devam etmiştir. Miami Üniversitesi Teorik Fizik Araştırma Merkezi’ni (Center for Theorical Studies) ve Global Foundation adlı enstitüyü kuran Prof. Behram Kurşunoğlu, kuantum fiziği konusunda yaptığı araştırmalarla özellikle genelleştirilmiş izafiyet teorisi’ni ortaya atan kişi olarak tüm dünyaca tanınmaktaydı. Prof. Behram Kurşunoğlu, TAEK in kuru üyelerindendi. Prof. Behram Kurşunoğlu aynı zamanda Genel Kurmay Başkanlığı yapmış, bir dönem Birleşmiş Komisyon’da çalışmıştır 

Miami Üniversitesi’nin prestijli Teorik Fizik Araştırma Merkezi’ni kurmuş olan Behram N. Kurşunoğlu, 25 Ekim 2003’te Florida’nın Coral Gables beldesinde arkadaşları ve sevgili eşiyle öğlen yemeği yerken aniden kalp krizi geçirmiş ve aramızdan ayrılmıştır. Vefatından iki gün sonra yapılan cenaze törenine Miami Üniversitesi’nin önemli yöneticileri ve sağlığında da kendisini bırakmamış vefakâr dostları katılmış, aynı gün Miami Üniversitesi’nde bayraklar yarıya indirilmiştir. 

1965 yılında emekliye ayrıldığı 1992 yılına kadar Coral Gables’deki merkezde doktora sonrası çalışmalar düzenleyerek bilim adamları eğitmiş ve fikir alışverişinde bulunmak üzere dönem dönem merkeze gelen bilimcilere bir forum oluşturmuştur. Merkezin yürütülmesine ardım etmiş olan emekli fizik profesörü Dr. Arnodl Perlmutter’in ifadesine göre merkeze çalışmaya gelen bilim adamlarının 35’i Nobel ödülü almıştı. Dr. Perlmutter’e göre J. Robert Oppenheimer, merkezi ilk ziyaret eden ve akademik şöhretinin yayılmasına yardım eden fizikçilerden biri olmuştur. Teori merkezinde düzenlenen toplantılar, Orbis Scientiae adıyla biliniyordu.



bittube.tv adresimiz

https://bittube.tv/profile/oyunjuuu adresinden bizi izleyebilirsiniz   https://bittube.app/?ref?1KK4AMYOV